“Kızım kaydıraktan kayarken yine sevinç çığlıkları atacak. Ama babasına dönüp o yumuşacık eliyle kıyıyı göstererek ‘Bak deniz!’ demeyecek. Diyemeyecek. Bir hüzün inecek güzel, ışıltılı gözlerine. Eliyle denizi değil babasını arayacak, karanlıkta el yordamıyla bu durumdan, bu yalnızlıktan, bu kahrolası ayrılıktan bir çıkış yolu arar gibi. ”
“Dilay’a daha güzel, daha özgür, insana ve doğaya daha saygılı bir ülke bırakacağımızdan kuşkuluyum. Yine de karamsarlığı atmaya çalışıyorum üzerimden. Kızım bugünkünden farklı bir ülkede büyüyecek. Gazetecilerin casusluk, akademisyenlerin hainlik, yazarların teröristlik suçlamalarıyla hapsedilmediği, demokratik değerlerin umutla yeşerip dere boylarında hışırdayan kavaklar gibi salındığı bir Türkiye’de.”
Nedim Gürsel otobiyografik anlatı unsurlarıyla kurmacayı ustalıkla harmanladığı bu kitabında küçük kızı Dilay’ın sevinçli, kimi zaman da buruk dünyasını anlatmakla kalmıyor, baba olmanın anlamı üzerine de düşünüyor. Edebiyattan yolculuklara, şehirlerin ruhuna, yine keyifli bir okuma serüvenine davet ediyor okuru.