Çok uzun yıllar önceydi. Düşünmenin, kimsenin acı çekmediği bir dünyanın hayalini kurmanın suç olduğu yıllardı. Bodrum henüz bugünün işgaline uğramamış, boyanmamış, başkalaşmamış bereketli bir Ege kasabasıyken altı kadının hikâyesinin kara kutusu oldu. Hayatı tükendiği yerden dirilten, çalışan, büyüten, doyuran, iyileştiren, dağ kadar güçlü, dağ kadar yalnız Yörük kadını Hayriye. Biçtiği hayatlarla kaç mutluluğun önünü kesen, oldum olası mutluluğa düşman Bodrum Terzisi Güngör Hanım. Annesinin korkularına mahkûm Aynur, kanatlarından tuttuğu kızı Kübra. Geçmişin acısını hep diri tutan Sevda. Aşkı uğruna ihaneti kucaklayan Gönül. Son umutları, yapayalnızlıkları, korkuları, çabaları, öyküleri hep birbirine bağlı altı kadın. Her insanın cesareti kadar yer kapladığı bu dünyaya unutulmayacak bir masal bıraktılar. Can Çelebi’nin Bodrum Terzisi’nin ardından kaleme aldığı Bodrum Güzeli, bir romana sığmayacak hayatları, dinledikçe büyüyecek bir masal gibi anlatıyor. İhtilaller, ölümün bile yanında götüremediği kötülükler, miras bırakılan korkular, sevdiğinden, bildiğinden koparılan mülteciler ve umut edecek cesareti bulabilenlere dair sarsıcı bir hikâyenin sıradaki durağı.