Gabriel García Márquez’in 1962’de yayımlanan ve hayalî bir cenaze töreni temasını işleyen Hanım Ana’nın Cenaze Töreni adlı uzun öyküsü, Márquez’in eserinin en belirleyici özellikleri ve büyülü gerçekçilik akımı açısından görkemli bir manifesto gibidir. Yine Macondo ve yöresinde, bize bildik gelen kişiler ve olaylarla örülü bir dizi öykü arasında unutulmaz bir gezinti niteliğindeki bu kitabında Márquez, gerçeği bizlere daha iyi iletebilmek için, trajikomedi, mizah ve fantezi öğelerini ustalıkla bir arada dokuyarak kendi hayal dünyasının kapılarını okuyucuya açıyor. Hanım Ana’nın ölümlü olduğu, Peder Antonio Isabel’in ileri yaşından gelen sezgilerinin dürtüsüyle sürekli uyarılmış olan bizzat Hanım Ana’nın ve kalabalık aile bireylerinin dışında, hiç kimsenin aklına gelmemişti. Ama o kendisinin, 100 yaşından fazla yaşayacağına güveniyordu, tıpkı 1875 Savaşı’nda Albay Aureliano Buendía’nın, çiftliğin mutfağında mevzilenmiş bir devriye koluna karşı koymuş olan ana tarafından büyükannesi gibi. Hanım Ana, bir federalist güruhunu açık bir atışmayla bizzat safdışı bırakma şansını Tanrı’nın kendisine nasip etmeyeceğini, ancak o yılın nisan ayında anlayabilmişti.