Makam hırsı denince, insanın ün salması ve şöhret bulması anlaşılır. Bu, gerçekten kötüdür. Aksine övgüye değer olanı, şöhret bulmamak ve sessiz bir hayat sürdürmektir. Ancak bir kimse dinini yayma uğrunda, herhangi bir şöhret ve isim yapma arzusu olmaksızın bir ün yaparsa bu olabilir. Bunun herhangi bir sakıncası yoktur. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kendilerini korudukları dışında, bir kimsenin dini ve dünyası bakımından parmakla gösterilir olması kendisine kötülük olarak yeter. Şüphesiz Allah sizin şekil ve sûretinize bakmaz, O ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.” Hz. Ali (radıyallâhu anh)’ de şöyle söylemiştir: “Dağınık bir hayat yaşamak, şöhret bulmaktan daha iyidir. Seni ansınlar diye yükselmeye çalışma. Bilgili ol, fakat ağzını tutmasını bil, susmayı bil ki, kurtulasın. İşte bu, iyi kimseleri mutlu kılar ve kötü kimseleri de çileden çıkarır”. İbrahim b. Edhem de şöyle söylemiştir: “Kim şöhret peşindeyse, o kimse, Allah’ı tasdik etmemiş demektir.” Eyyub Sahtiyanî de der ki: “Allah’a yemin ederim ki, bir kulun doğruluğu ve Allah’a imanı, ancak o kimsenin bulunduğu makamını gizli tutmasına bağlıdır.” (Tanıtım Bülteninden)