Güneşe tapan Şemsiler, Ezidîler, Ermeniler, Türkler, Süryaniler, Keldaniler, Araplar, Kürtler, Yahudiler, Müslümanlar, Hıristiyanlar... Mardin’e izlerini kazıdılar, taşa kaderlerini yazdılar, duvarlara ruhlarını sakladılar... Mardin’de sabaha karşı, gözleri bağlı bir delikanlı sokakları dolaşıyor, bazı evlere çarpı çiziyor, “Uyansın halklar! Uyansın koruyucular! Toplanma vaktidir,” diye fısıldıyor. Gizlice Şam’dan Türkiye’ye doğru yola çıkan, Süryanilerin dini lideri Ortodoks Patriği Mor Mirza Matay göğsüne bastırdığı eski elyazmasını açıp okuyor, dehşetli gözlerle kendi kendine mırıldanıyor: “Tanrım! Ya doğruysa!” Yavuz aylardır bir hastane yatağında şuursuz yatıyor, Aslı onu sevmeye devam ediyor; başını, Yavuz’un tılsımlı dövmelerle kaplı göğüs kafesine koyup, gizemli ayetler arasında atan kalbini dinliyor, ellerini içinde büyüttüğü bebeği taşıyan karnında bağlıyor... Sonra usta senaryo yazarı “zaman” devreye giriyor...