Yüz sene sonra kendini nerede görüyorsun? Bir Kürekçinin HikâyesiEn zoru da ne bilir misin? Sen vefat ettikten sonra sevdiklerin senin şahsi odanın kapısını aralamak zorunda kalacaklar. Özel eşyalarını karıştıracaklar. Oda hatıralarla dolu, yaşanmışlıklarla dolu... Kederlere şahit olmuş. Kahkahalarına eşlik etmiş dört duvar. Ama yine de eşyalarını ortadan kaldırmalılar... Sana ait mont, özel günlerde giydiğin ayakkabın, kolyelerin, üzerinde notların olan kitapların, kış aylarının dostu kahve kupan... Artık bunlar, kendilerine başka bir sahip bulacak. Biraz da onları oyalayacak. Yakınların eşyalarını almak istemiyor. Seni hatırlatacak şeylerin acısından kurtulmak için eşyalarını başkalarına veriyorlar. Artık ayakkabının içinde başkasının ayağı var evlat. Montun bambaşka birisini ısıtıyor. Bilekliğin tanımadığın birisine sarılıyor. Eldivenin hiç tanımadığın birinin elini tutuyor...Bugün doğan kundaktaki bebek dahi büyüyüp iki metrekarelik evine yerleşecek. Kaçış yok!İstisna yok! İstisna olacağını iddia eden dahi yok!